Ceza HukukuCeza Hukuku
Ceza Hukuku
Soruşturma ve dava öncesinden soruşturma ve davaların yürütülmesi ile infaz aşamasına kadar, ceza-i müeyyide riski olan tüm iş ve işlemlere ilişkin hukuki danışmanlık hizmeti sunulmakta, Ceza Hukuku alanında müvekkillerimize soruşturma aşamasından itibaren gereksinim duyulan her türlü avukatlık hizmeti sağlanmaktadır.
Ceza Hukukunun uygulamasına ilişkin olan Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK’nın) yer ve zaman bakımından uygulanması üzerinde durulması gerekmektedir.
Yer bakımından uygulamada ülkesellik, kişisellik ve evrensellik olmak üzere üç ilke mevcuttur. Eylemler ve işlemlerin yapıldıkları ülkesellik, eylem veya işlemi yapan kişinin vatandaşı olduğu devletin kanununa tabi olmasına kişisellik ilkesi denmektedir. Eylemin veya işlemin bir devletin kanununa bağlı olması için ne onları yapanların vatandaşı, ne de onların o devlet ülkesinde yapılmış bulunmamasının arandığı durumlarda evrensellik ilkesi söz konusudur. Ceza muhakemesinde, kural olarak, ülkesellik ilkesi egemendir.
Ceza Muhakemesi Kanunu‘nun uygulanması önemli bir meselesidir. Acaba CMK’nın şüpheli, sanık veya hükümlü lehine olan düzenlemeleri geçmişe etkili olacak mıdır?
Zaman bakımından uygulama konusunda da hemen uygulama, geçmişe yürüme ve ileriye yürüme olmak üzere üç ilke vardır. Eylemlere ve işlemlere, o sırada yürürlükte olan hukuk kuralının uygulanmasına hemen uygulanma, daha sonra yürürlüğe giren bir hukuk kuralının uygulanmasına ise geçmişe yürüme ilkesi denir. Eylemlere ve işlemlere, bu eylem ve işlemlerden önce yürürlükte bulunmuş ve bugün artık ortadan kalmış olan bir hukuk kuralının uygulanmasına ise ileriye yürüme denmektedir.
Mevcut Ceza Muhakemesi Kanunu’nda ise yukarıda geçen ilkelerden hemen uygulama ilkesi geçerlidir. Bu nedenle kural olarak, bazı istisnalar dışında Ceza Kanunları’ndan farklı olarak lehe kanun uygulaması sorunu yaşanmaz.
Ceza Muhakemesi Hukuku genel olarak ileri yürümeyi kabul etmez, zira yeni kanun eskisi iyi olmadığı için yapılmıştır. İyi olmadığı için kaldırılan kanunun ileriye yürütülerek uygulanması kabul edilemez. Bundan başka, eski kanun zamanında başlanmış işlere yeni kanun zamanında da eski kanun uygulanarak devam edilsin, eski kanun zamanında meydana gelip yeni kanunun zamanına sarkan meseleler eski kanunla halledilsin, demek yargılama makamlarını zor duruma sokar. Aynı anda bazı olaylara eski kanunu, bazılarına da yeni kanunu uygulamak kabul edilebilir nitelikte değildir. Ceza Muhakemesi Hukuku geçmişe yürümeyi de kabul etmez. Zira eski kanuna göre yapılmış işlemler artık tekrar yapılabilir nitelikte olmaktan çıkmış olabilir. Daha da önemlisi, bu yolla eski kanuna göre halledilmiş uyuşmazlıkların diriltilmesi tehlikesi mevcuttur.
Hemen uygulama ilkesinin dört önemli neticesi bulunmaktadır;
İşlemler yürürlükteki kurala göre yapılır.
Önceki kural zamanında sonuçlanmamış işlemler yeni kurala göre yapılır.
Önceki kural zamanında tamamlanmış işlemler geçerliliğini korur; bu işlemlerin bir de yeni kurala göre tekrar yapılması gerekmemektedir.
Yeni kuralın uygulanmasında, sanığın lehinde veya aleyhinde olmasına bakılmaz. Sanığın aleyhine de olsa, yeni kanun hemen uygulanır.
Hemen uygulama ilkesinin kabul edilmez haksızlıklara yol açması durumunda, yeni kanunun bunu geçici bir hüküm ile halletmesi yerinde olur. Bu haksızlığın yorum yoluyla da giderilmesi yoluna gidilebilir. Burada kazanılmış hak ve eşitlik ilkelerinde yararlanılabilir.
Ayrıca, Ceza Yargılamasının şartları vardır. Bazı durumlarda suç haberi ciddi, fiili ve fail bellidir. Ancak dava açılmamakta, bunun için bazı başka şartların daha gerçekleşmesi aranmaktadır. Bu şartlara dava şartları denmektedir. Zira ceza davasının açılabilmesi için bu şartların gerçekleşmesi gerekmektedir.
Yine dava şartları gerçekleşmiş, ceza davası açılmış, iş soruşturma evresinden kovuşturma evresine geçmiştir. Ancak bu evrede mahkemenin yargılama yapabilmesi için de bazı şartların gerçekleşmesi aranmaktadır. Bunlara da yargılama şartları diyoruz. Zira yargılamanın yapılabilmesi için bu şartların gerçekleşmesi aranmakta, gerçekleşmediğinde, yargılama yapılamamaktadır.
Bu durumda ceza davasının açılabilmesi için bulunması gerekli olan şartlarla, mahkemenin yargılama yapabilmesi için bulunması gerekli olan şartların hepsine birden bir ceza muhakemesinin şartları denmektedir.
Dava şartlarının çeşitleri dava süresi, izin, talep, yargı bulunmaması, açık dava bulunmaması, yeni delil bulunması ve ön ödemenin yerine getirilmemesidir.
Soruşturma ve kovuşturması şikâyete bağlı bir fiilden dolayı, şikâyete yetkili kişinin süresi içinde yazılı olarak yetkili makamlardan, bu fiil hakkında kovuşturma yapılmasına şikâyet denmektedir.
Savcılığın bazı suçlar hakkında ceza davası açabilmesi belli sürelerle sınırlanmıştır. Kanunda öngörülen süreler geçince, savcılık artık kamu davasını açamaz. Bu da söz konusu sürelerin nitelik itibariyle dava şartı olduklarını ortaya koymaktadır.
Örnek olarak Basın Kanunu‘nun 26. maddesine göre, biri dört aylık öteki altı aylık olmak üzere iki dava süresi öngörülmüştür. Savcılığın günlük yayınlarda dört ay, öteki yayınlarda da altı ay içinde ceza davası açması gerekmektedir.
Takibi talebe bağlı suçlarda, yetkili makamın savcıdan dava açmasını istemesine talep denmektedir.
Ayrıca kusur kavramı Ceza Hukuku bakımından, bir fiili isnat yeteneğine haiz bir kişi tarafından bilerek ve istenerek işlenme olarak tanımlanmaktadır. Bu sebeple de ancak eylemi bizzat işlemiş failin cezalandırılabileceği kabul edilmektedir. Nitekim Türk Ceza Kanunu‘nda da cezaların şahsiliği prensibi kabul edilmiştir. Hiç kimse başkasının fiilinden dolayı sorumlu kılınamaz.
Avukat Doruk Göksu, yukarıda anlatılan hususlar ve Ceza Hukuku’nun tüm alt dalları hakkında müvekkillerine hukuki hizmet sunmaktadır.